Seminer başlığımız “hukuki ve sosyal açıdan engelli hakları”. Ancak, seminerimizi “hukuki haklar” ve “sosyal haklar” diye ikiye ayırmak çok isabetli değil. Bildiğiniz gibi hukuk; insanların sosyal ilişkilerini düzenleyen ve normlara bağlayan bir disiplin, bir bilim dalı. Dolayısıyla hukuki ve sosyal haklarımız organik bir bağla içiçedir. Biz de bu seminerimizde hukuki ve sosyal haklar diye bir ayırıma gitmeyeceğiz, hukuki haklarımızı irdelerken zaten sosyal haklarımızı da irdelemiş olacağız ve tümünü birlikte “engelli hakları” olarak ele alacağız.
GİRİŞ :
Bugün tüm toplum katmanları içinde nüfusu en hızla artan kesim, ne yazık ki engellilerdir. Bunun da başlıca nedenleri; Teknolojik ilerleme, doğal afetler, savaşlar, hızla bozulan ekolojik dengelerdir. Bu sebeplerin arasına trafik kazalarını ve ülkemizde yaygın olan akraba evliliklerini de katmamız gerekir. İşte bu sebepler nedeniyle ülkemizde ve tüm dünyada engellilerin sayısını hızla artmaktadır. Tüm bu olgular dünya ülkelerinin ve ülkemizin engelliler konusuna daha fazla eğilmelerine ve çözümler aramalarına sebep olmuştur.
Özürlülerin sorunlarına çözüm üretme faaliyetleri artmakta , gerek uluslararası sözleşmelerle ve gerekse iç hukuk sisteminde çıkartılan yasalarla da engelli hakları düzenlenmeye çalışılmaktadır.
Yapılan çalışmalardaki en temel amaç engellilerin toplum hayatına olabildiğince katılmalarını sağlamaktır.
ENGELLİLER İLE İLGİLİ TARİHSEL SÜREÇTE YAPILAN ÇALIŞMALAR NELERDİR?
Herkes için eşitlik ilkesi ile hareket eden Birleşmiş Milletler belgelerinde engellilik ilk kez 1948 yılında yayınlanan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde dile getirilse de BM sistemi içerisinde engellilerle ilgili çalışmaların başlama tarihi aslında 1945 yılına kadar dayanmaktadır.
Somut olarak ise 1975 yılının Aralık ayında BM Genel Konseyi tarafından Özürlü Hakları Bildirgesi yayınlanmıştır. Bu bildirgede tüm engellilerin haklarının din, dil, ırk, cinsiyet, ideolojik ayrım yapılmaksızın garanti altına alındığı söylenmektedir.
1981 yılı Birleşmiş Milletlerce Uluslararası Özürlüler Yılı olarak ilan edilmiş, 1982 yılında ise engelliler için Dünya Eylem Programı hazırlanmıştır. Bu programda özürlülükle ilgili oluşturulacak politikalar üç başlık altında toplanmıştır. Bunlar Önleme; Rehabilitasyon ve Fırsat Eşitliğidir. 3 Aralık’ta düzenlenen Genel Konsey’de ise her yıl 3 Aralık gününün Özürlüler Günü olarak kutlanmasına yönelik tavsiye kararı sunulmuştur.
1989 yılında Özürlüler Alanında İnsan Kaynakları Geliştirme Eylem Planı İçin ‘Tallinn Çerçevesi’ kabul edilmiştir. Bu çerçevede engellilerin iş gücü piyasasında yer almaları ve mesleki istihdamları için eğitilmeleri gerektiği belirtilmektedir.
1992′de Birleşmiş Milletler Özürlüler Onyılı’nın kapanış toplantısında her yıl 3 Aralık gününün Özürlüler Günü olarak kutlanması kararlaştırılmıştır. Bu toplantıda ayrıca engellilerin büyük bir kısmının gelişmekte olan ülkelerde yaşadığına karşılık 1993-2002 yılının Asya-Pasifik Özürlüler Onyılı olarak ilan edilmiştir.
2002 yılında ise Asya-Pasifik Özürlüler Onyılıínın 2002- 2012 süreci için bir onyıl daha uzatılması kararı alınmıştır
TÜRKİYE’ NİN DE TARAF OLDUĞU ENGELLİLER İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER İÇEREN ULUSLAR ARASI SÖZLEŞMELER NELERDİR?
Türkiye’ ninde taraf devlet olarak yer aldığı Uluslar arası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, Sosyal Haklar Sözleşmesi, Ekonomik ve Kültürel Haklar Sözleşmesi, Çocuk Hakları sözleşmesi , Avrupa Sosyal Şartı ( Türkiye tarafından 06.10.2004 tarihinde imzalanmış olup , henüz onaylanmadığı için yürürlüğe girmemiştir), ve engelli haklarını
düzenleyen “ Engellilerin insan haklarına dair birleşmiş milletler sözleşmesi “ iç hukuk sistemimizde yerini almıştır. Yani bu Uluslar arası sözleşmeler, iç hukukumuzdaki yasalar gibi uyulması zorunlu metin özelliği kazanmışlardır.
ENGELLİ VATANDAŞLARIMIZI DOĞRUDAN ve EN YAKINDAN İLGİLENDİREN SÖZLEŞME;
“ENGELLİLERİN İNSAN HAKLARINA DAİR BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SÖZLEŞMESİ“
İşbu sözleşmeyle getirilen en önemli yenilik engellilerin BM bünyesinde oluşturulan “ Özürlü Hakları Komite” sine başvuru hakkıdır.
Böylece bireyler ya da bunlar adına hareket eden birey ya da gruplar “ sözleşme ihlali sonucunda zarar gördüğü iddiasıyla “ Komiteye başvurabilecektir.
Başvurma şartları, İnsan hakları mahkemesine başvurma şartlarıyla hemen hemen ayndır. Yapılacak şikayetin sözleşme hükümlerine uygun olması;
Daha önce Komiteye veya başka bir Uluslar arası makam tarafından incelenmemiş olması,
İç hukuk yollarının tüketilmiş olması,
Ve yeterli kanıta dayanması gerekmektedir.
Şikayete konu olay sözleşmenin imza tarihinden önce meydana gelmiş bile olsa sonuçları devam ediyorsa bireylerin başvuru yolu açıktır.
ÜLKEMİZDEKİ ENGELLİLERLE İLGİLİ YASAL DÜZENLEMELER;
Anayasa’ nın 90 ncı maddesine 2004 yılında getirilen ek madde ile Türkiye’ nin taraf olduğu Uluslar arası sözleşmeler kanun hükmünde kabul edilmiş ve hatta iç hukukun önüne geçmiştir.
Örneğin; Bu sözleşmeler hakkında Anayasa’ ya aykırılık iddiasında bulunulamaz.
İç hukukta ki temel hak ve özgürlüklere ilişkin düzenlemeler aynı konudaki Uluslar arası sözleşmelerden farklı ise uyuşmazlık halinde Uluslar arası sözleşme hükümleri esas alınarak uygulanır.
Yasal düzenlemeler;
Engelli hakları ile ilgili olarak iç hukukumuzda 2005 yılına kadar dağınık olarak bulunan mevzuat , kısaca Özürlüler Yasası olarak bilinen 1.7.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5378 sayılı “ ÖZÜRLÜLER VE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN “ İle önemli ölçüde bütünlük kazanmıştır. Ancak yine de mevzuatımız çok dağınık ve detaylıdır.
Bugün başta Anayasamız olmak üzere elliyi aşkın yasada engelli haklarıyla ilgili düzenleme mevcuttur.
Altmışa yakın yönetmelik, çok sayıda genelge ve tebliğide saymak gerekir.
Bu seminerimizde mevzuatımızdaki engellilerle ilgili tüm düzenlemeleri tek tek incelememiz, ilgili maddeleri okumamız ve değerlendirmemiz elbette ki mümkün değildir. Mümkün olmadığı gibi gerekli de değildir. Yasalar ve mevzuat ezberlenmesi gerekli olan metinler manzumesi değildir. Genel anlamıyla, başvuru kaynağıdır. Yani karşılaştığımız bir hukuki problemde, o probleme uygun maddeleri bulup yararlanmak ve somut olayda uygulamak üzere her biri birer başvuru kaynağıdır. Dolayısıyla mevzuatımızda ne gibi haklarımızın olduğunu genel hatlarıyla bilmemiz yeterlidir. Hatta tüm haklarımızın neler olduğunu da bilebilmemiz mümkün değildir. Belli bir konuda bir problemle karşılaştığımızda, ne gibi haklarımız olduğunu öğrenmemiz gerektiğinde nerelere, hangi kurumlara ve kimlere başvurmamız gerektiğini de az sonra inceleyeceğiz.
Evet, bu kısa açıklamadan sonra mevzuatımızı genel hatlarıyla incelemeye devam edelim.
Anayasamızın 61 nci maddesi “ Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır” hükmünü içermektedir. Bu maddede herhangi bir değişiklik yapılmamıştır.
Refarandumla oylanıp Anayasanın 10 ncu maddesine “Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz “ ibaresi eklenmiştir.
Yapılan bu değişiklik de engelli vatandaşlarımıza yeni bir hak getirmemiştir.
Gerek yasalarda düzenlenmiş ve gerekse Türkiye’ nin imzalayarak taraf olduğu ve tanıdığı Uluslar arası sözleşmelerde var olan ve fiilen yıllardır uygulanan bir durumun , hususun tekrarı olmuştur. Peki, kötü mü olmuştur? Hayır. En azından bir kez daha vurgulanmıştır.
ENGELLİLER İLE İLGİLİ DEVLETİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ NELERDİR?
Tüm bu düzenlemelerin üstünde Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’ sının 5 nci maddesi “ kişilerin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal,ekonomik, ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamayı” devletin temel amaç ve görevleri olarak belirlemiştir.
Anayasamızın 61 nci maddesinde ise yukarıda da belirttiğimiz gibi “ Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır” ilkesini getirmiştir.
Her ne kadar özelliği gereği gerek ülkemizde ve gerekse uluslararası sözleşmelerle engelli hakları ayrıca yasallaştırılma ve düzenlenme gereği duyulmuşsa da engelli haklarını genel olarak insan hak ve özgürlüklerinden ayrı düşünemeyiz.Bu bağlamda insan hak ve özgürlükleri ile ilgili her düzenleme ayni zamanda engelli haklarını da içerir.
Devletin yükümlülüğünü incelerken öncelikle genel olarak irdelemek gerekmektedir.
Anayasamızın 5 nci maddesi ile “ Devletin temel amaç ve görevleri “ düzenlenmiş olup, buna göre Devletin insan haklarını;
1. ihlalden kaçınma
2. sağlama
3.koruma
yükümlülüğü bulunmaktadır.
Devletin koruma yükümlülüğü içinde en önemlisi “ayrımcılığın” önlenmesidir. Ayrımcılık bizzat Devlet eliyle yapılabileceği gibi kişi ile toplum veya diğer kişi arasında da yapılabilmektedir. Bizi ilgilendiren ayrımcılık, engelli vatandaşalarımıza karşı ayrımcılıktır.
ENGELLİLİĞE KARŞI AYRIMCILIK; dışlama, kısıtlama, tercih yetkisini aleyhe kullanma, engelliliği mazeret göstererek uygun barınma imkanı tanımama şeklinde, ekonomik; sosyal ve kültürel hakların tanınmasına veya kullanılmasına engel olma olarak tanımlanabilir.
Gerek uluslararası sözleşmelerle ve gerekse iç hukuk düzenimizdeki yasa ve mevzuatla hızla giderilmeye çalışılan işte bu ayrımcılıktır. Ayrımcılık karşıtı tedbirler, engelli kişilerle engelli olmayanların eşit haklara sahip olması ilkesine dayanır.
AYRIMCILIK YASAKLANMIŞ MIDIR?
Evet, yasaklanmıştır.
İlk defa Türkiye’ ninde taraf olduğu 1989 tarihli Çocuk Hakları Sözleşmesiyle ayrımcılık yasaklanmıştır.
Bu Sözleşmeye girişteki “ Bu Sözleşmeye Taraf Devletler” başlığı altında
“ Birleşmiş Milletlerin insan hakları evrensel bildirisinde ve uluslar arası insan hakları sözleşmelerinde herkesin, bu metinlerde yer alan hak ve özgürlüklerden ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal yada başka görüş, ulusal yada toplumsal köken, mülkiyet, doğuştan veya başka durumdan kaynaklanan ayrımlar dahil hiçbir ayrım gözetilmeksizin yararlanma hakkına sahip olduklarını benimsediklerini ve ilan ettiklerini kabul eder.”
şeklinde tüm üye devletleri bağlayıcı yükümlülük getirilmiştir. Sözleşme metni içinde de bu hususlar defalarca vurgulanmıştır.
5378 sayılı (1) yasanın 4 ncü maddesinin a bendinde ;
“ Devlet, insan onur ve haysiyetinin dokunulmazlığı temelinde özürlülerin ve özürlülüğün her tür istismarına karşı sosyal politikalar geliştirir.Özürlüler aleyhine ayrımcılık yapılamaz; ayrımcılıkla mücadele özürlülere yönelik politikaların temel esasıdır. “ denilerek, ayreımcılığa karşı kesin bir yasak getirilmiştir.
01.06.2005 tarihi ile yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 122 nci maddesi ile ayrımcılık suç kapsamına alınmış olup kişiler arasında dil, ırk, renk, cinsiyet, özürlülük,siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım yapan kimse hakkında 6 aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası hükmedilmesi düzenlenmiştir.
Özürlülük ibaresi işbu maddeye 01.07.2005 tarih ve 5378 sayılı yasa ile eklenmiştir.
İstihdam konusunda ayrımcılık gerek 5378 sayılı yasa hükümleriyle ve gerekse 4857 sayılı İş Kanununun 5. nci maddesi ile de ayrıca düzenlenmiştir.
Görüldüğü gibi ülkemizde de özürlülere karşı ayrımcılık yapılması kesin hükümlerle yasaklanmış hatta cezai müeyyideye bağlanmıştır. Yani; engelli vatandaşlarımıza karşı ayrımcılık yapmak suçtur. (ör.minibüsçüye verilen ceza gibi) Bu önemli bir maddedir.
ÖZÜRLÜLER YASASI OLARAK BİLİNEN 1.7.2005 TARİHİNDE YÜRÜRLÜĞE GİREN 5378 SAYILI “ÖZÜRLÜLER VE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN “
Yasanın 3 ncü madde ile özürlülük tanımı getirilmiş, böylece kimler özürlüdür sorusu yanıt bulmuştur.
14 ncü madde ile istihdam , 6 madde ile Bakım, geçici 2 ve 3 ncü madde ile engellilerin erişim sorunları düzenlenmiştir.
Bu arada genel yasalarda yapılan muhtelif değişikliklerle de engellilerin bağımsız yaşama ve toplum hayatına tam katılımı sağlanmaya çalışılmıştır.
5378 sayılı yasanın 1 nci maddesinde, yasanın amacı şöyle tarif edilir;
“Bu kanunun amacı;özürlülüğün önlenmesi, özürlülerin sağlık, eğitim, rehabilitasyon, istihdam, bakım ve sosyal güvenliğine ilişkin sorunlarının çözümü ile her bakımdan gelişmelerini ve önlerindeki engelleri kaldırmayı sağlayacak tedbirleri alarak topluma katılımlarını sağlamak, ve bu hizmetlerin koordinasyonu için gerekli düzenlemeleri yapmaktır.”
2 nci maddesi de kapsamını belirlemiştir. Buna göre yasa özürlüleri , ailelerini ve özürlülere yönelik hizmet veren kurum ve kuruluşlar ile diğer ilgilileri kapsamaktadır.
BU YASADA ENGELLİ NASIL TANIMLANMIŞTIR?
Engelli kavramı literatüre son yıllarda girmiş bir kavram olduğu için “ özürlü” “ sakat” gibi kavramlar mevzuatta kullanılmaktadır.
5378 sayılı yasanın 3 ncü maddesi ile ; “ özürlü, doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılama güçlükleri olan ve korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişiye denir “ şeklinde özürlü tanımı yapılarak kriterleri konulmuştur.
Bu tanım her ne kadar engelli kavramını tam olarak açıklamasa da uluslar arası kriterlere uygundur. (GENEL OLARAK ENGELLİ KAVRAMINI NASIL AÇIKLARIZ? Engellilik bir sınırlamadır. Bu sınırlama fiziksel, zihinsel veya psikolojik bozukluk olabilir. Hatta kişinin toplum hayatına katılımının önüne engel konulması, sınırlama konulması da engellilik kavramı içindedir. Katılımdaki sınırlamalar sadece engelden kaynaklanmaz, çevreden de kaynaklanır. Bu sınırlamalar içindeki kişilere de engelli deriz.)
YASA VE MEVZUATTA TANIMLANAN ENGELLİLER İLE İLGİLİ HAKLARDAN KİMLER FAYDALANABİLİR ? NASIL TESPİT EDİLİR?
Yasal mevzuatta özürlülere tanına haklardan faydalanabilme kriteri olarak Türkiye’ de % 40 ve üzeri bedensel veya zihinsel fonksiyon kaybetme oranı aranmaktadır.
Özürlülük ölçütü olarak tanımlanan bu oranın tesbiti “Özürlülük ölçütü,sınıflandırması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporları hakkında yönetmelik”(2) ile düzenlenmiş olup, yetkili sağlık kuruluşları tarafından BALTHAZARD Hesaplama Çetvelindeki kriterlere göre yapılmaktadır.
ENGELLİLERİN ERİŞİMİ İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER NELERDİR?
5378 sayılı yasanın Geçici 2 nci madde ile; “ Kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmi yapılar, mevcut tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel alt yapı alanları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılmış ve umuma açık hizmet veren her türlü yapılar bu kanununun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 8 yıl içinde özürlülerin erişebilirliğine uygun duruma getirilir.” (Yasanın yayımı tarihi: 01.07.2005, 8 yıl sonrası:01.07.2013)
Geçici 3 ncü madde ile” Büyükşehir Belediyeleri ve Belediyeler, şehir içinde kendilerince sunulan yada denetimlerinde olan toplu taşıma hizmetlerinin özürlülerin erişilebilirliğine uygun olması için gereken tedbirleri alır” şeklinde mevcut binalarla, toplum hizmetlerine erişimi düzenlenmiştir.
5378 s.y çıkmadan öncede geçiçi 2 nci maddesi çerçevesinde düzenleme 30.5.1997 gün 572 sayılı KHK ile 3194 sayılı İmar Kanunu’ na getirilen ek 1 madde ile 1997 yılında düzenlenmiştir.
Bu maddeye göre “ Fiziksel çevrenin özürlüler için ulaşılabilir ve yaşanabilir kılınması için, imar planları ile kentsel,sosyal,teknik altyapı alanlarında ve yapılarda Türk Standartları Enstitüsünün ilgili standartlarına uyulması zorunludur.”
Bu konuda Başbakanlık “ Kamu binaları, Kamuya açık Alanlar ve Toplu taşıma araçlarının özürlülerin kullanımına uygun duruma getirilmesi” başlıklı bir genelge yayınlayarak, konunun önemini vurgulayıp uygulama süresinin 1/7/2005 tarihinde başladığı, belirtilmiştir. Ayrıca Genelgede
“ Bu konuda en büyük görev yerel yönetimlere düşmektedir. Bu düzenlemeler Belediyeler ve kuruluşlarınca hazırlanacak eylem planları doğrultusunda gerçekleştirilecektir.Eylem planları kısa vadeli (2005-2007) orta vadeli (2008-2010) ve uzun vadeli (2011-2012) olarak belirlenecek bu planlar dahilinde hazırlanacak yıllık raporlar İçişleri Bakanlığı ve Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı tarafından takip edilerek değerlendirilecektir.Belediyeler bu düzenlemelerin TSE nin ilgili standartlarına uygun olmasına dikkat edecekler.Satın alacakları, kiralayacakları veya denetimlerinde bulunan toplu taşıma araçlarının özürlülerin kullanımına uygun olmasını sağlayacaklardır.Ayrıca kamu kurum ve kuruluşlarının kullandıkları yapılarda anılan süre içerisinde özürlülerin kullanımına uygun hale getirilecektir.” Yer almıştır.
Tüm bu yasal düzenlemelere rağmen uygulamada halen özürlülerin erişim sorunlarının çözülmediği, yapılan binaların , yolların, kavşakların ,v.s özürlülerin kullanım ve erişimine uygun olmadığı görülmektedir.
Peki ilçemizin yolları, kaldırımları, yerel yönetim (yeni belediye binasının engelli vatandaşlarımızın ihtiyaçlarına uygun olarak düzenlendiğini öğrendik ve memnun olduk) ve idari yönetim binaları, mevcut ve yeni alınan toplu taşıma araçları engelli vatandaşlarımızın ihtiyaçlarına cevap veriyor mu? -tartışma-
ÖZÜRLÜ MAAŞI
Özürlülere aylık bağlanması konusu 1.7.1976 tarihinde kabul edilen 2022 sayılı “ 65 yaşını doldurmuş muhtaç, güçsüz ve kimsesiz türk vatandaşlarına aylık bağlanması “ hakkındaki kanun ile düzenlenmiştir.
Özürlüler Yasasının 25 nci maddesi ile 1 nci maddenin 2 nci/ 4 ncü fıkraları yürürlükten kaldırılarak aynı kanuna ek madde eklenmiştir. Böylece özürlü lehine olarak kapsam genişletilmiştir.
Uygulama yönetmeliği 20.06.2006 tarihinde çıkartılmıştır.
Özür durumuna göre tüm vücut fonksiyon kaybı oranı % 40 ve üzerinde olan, bir işte çalışmayan,Sosyal Güvenlik Kurumu gelir ve aylık hakkından faydalanmayan, her türlü gelirleri ile M.K nafaka yükümlüsü yakınlarından sağladığı nafaka miktarının ortalaması muhtaçlık sınırının altında geliri olan özürlü, tüm bu şartları taşımak kaydıyla Özürlü maaşı alabilecektir.
Özürlü maaşı ile ilgili olarak dikkati çeken ve diğer yasa düzenlemeleriyle çelişen en önemli husus yasanın getirdiği muhtaçlık sınırıdır. Emekli Sandığı Yasası muhtaçlık sınırı olarak asgari üçreti baz alıp, asgari ücret altında geliri olanları muhtaç kabul etmişken 2022 sayılı yasada çok daha alt sınırlar tesbit edilmiştir.
İSTENEN BELGELER:
1- Başvuru formu ,
Aylık istek dilekçesi, mal bildirim belgesi, muhtaçlık belgesi, vukuatlı nüfus kayıt örneği , ikametgah ilmuhaberi
2- Nüfus Cüzdanı aslı
3- (arka yüzündeki amaç bölümünde 2022 sayılı yasadan faydalanmak için alınmış olduğu belirtilen ) özürlü raporu vermeye yetkili hastahaneden alınan sağlık kurulu özürlü raporu
4- Türkiye İş Kurumuna kendileri veya kurum tarafından başvuru yapıldığına dair belge
ile birlikte ikametgahlarının bağlı bulunduğu Defterdarlık veya Malmüdürlüklerine (ilçemizde malmüdürlüğü) başvurmaları gerekmektedir.
5- Başvurucu vasi ise Mahkemeden alınmış vasi kararı da eklenecektir.
SGK tarafından bağlanan bu aylıklar her yılın, Mart, Haziran, Eylül ve Aralık aylarında olmak üzere üç ayda bir peşin olarak ikametgahlarına yakın anlaşmalı T.C. Ziraat Bankaları Şubeleri ile anlaşmalı PTT Merkez Müdürlükleri aracılığı ile hak sahiplerine veya vekil yada vasilerine ödenmektedir.
Yaşlılık aylığı almakta iken özürlü aylığı talebinde bulunanların özür derecesi % 70 ve üzeri olmak zorundadır.
Gelir tespitinde nafaka yükümlüsü her bir yakınından kişiye ayrılabilecek nafaka miktarı gözönüne alınıyor.
Atıl durumda olan ve herhangi bir gelir elde edilmeyen menkul ve gayrımenkuller ise gelir tespitinde dikkate alınmıyor.
18 YAŞIN ALTINDAKİ ÖZÜRLÜ İÇİN İSE; kanunen bakmakla mükellef yakını , bakımını fiilen gerçekleştirmek kaydıyla ve durumu 2022 şartlarına uygun olmak şartıyla özürlü yakını aylığı adı altında maaş talep edebilir.
Bu talepte dikkat edilmesi gereken bir husus ise 10.07.1975 tarihinden sonra yapılan yaş tashihlerinin değerlendirmeye alınmadığıdır. Bir diğer husus ise aynı hanede yaşayan diğer bireylerin özellikle eşin Sosyal Güvenlik sorgulamasının yapıldığı ve aynı zamanda herhangi bir gelir elde edip etmediğinin de araştırıldığıdır.
Özürlü maaşı için yapılacak başvurularda dikkat edilmesi gereken en önemli hususlar;
Özür oranı % 40 ın üzerinde olacak
özürlünün kanunen bakacak kimsesi olmayacak,
3.bir işte çalışıyor olmayacak
herhangi bir Sosyal Güvenlik Kurumunda faydalanmıyor olacak.
gerek kendisinin ve gerekse özürlüye kanunen bakmakla mükellef yakınının geliri muhtaçlık sınırının altında olacak.
Bağlanan aylıklar, hak sahiplerinin;
a) Ölümü,
b) Türk Vatandaşlığından çıkması, çıkarılması, yabancı memleket uyruğuna girmesi (Türk Vatandaşlığını muhafaza edenler hariç),
c)Muhtaçlığın kalkması,
e)Sakatlığı nedeniyle aylık bağlanmış ise bir işte çalışmaya başlaması,
f)Bir akitle hakiki veya hükmi şahıslar tarafından bakım altına alınması,
g)Daimi olmayan sakatlık oranının %40′ın altına düşmesi,
h)Evlenmesi sebebiyle muhtaç durumdan çıkması, hallerinde, bu durumlarının meydana geldiği tarihi takip eden dönem başından itibaren kesilmektedir .
Özürlü maaşı ile ilgili önemli uyarılar:
1- Yukarıda sayılanlardan biri gerçekleştiği zaman SGK bildirimde bulunarak aylığı kestirmeniz gerekmektedir. Aylık almaya devam olunursa sözkonusu durumlar tesbit edildiğinde durumun gerçekleştiği tarihten itibaren geriye dönük olarak %50 faiziyle geri ödeme istenmektedir. Aylık almakta olanlar veya aylık sahiplerinin eş, kardeş, anne, baba, vasi, kayyum veya vekilleri aylıkların kesilmesini gerektiren hallerin vukuunda, bu durumları Emekli Sandığı Genel Müdürlüğüne üç ay içinde bildirmekle yükümlüdürler.
2- Özürlü maaşı almakta iken bir işte çalışmaya başlayanlardan çalışma süreleri bir takvim yılı içerisinde toplam bir ödeme dönemini ( 90 gün ) geçmeyenlerin haklarında aylık kesme işlemi yapılmaz.
EVDE BAKIM HİZMETLERİ SUNULMASI
Bakıma muhtaç özürlü kavramı 5378 s.y. nın 26 ncı maddesiyle tanımlanmıştır. Buna göre bakıma muhtaç özürlü özürlülük sınıflandırmasına göre resmi sağlık kurulu raporu ile ağır özürlü olduğu belgelendirilenlerden günlük hayatın alışılmış, tekrar eden gereklerini önemli ölçüde yerine getirememesi nedeniyle hayatını başkasının yardımı ve bakımı olmadan devam ettiremeyecek derecede düşkün olan kişidir.
5378 s. Özürlüler yasası 26. madde ile tanımı getirilen bir yenilik.
Yasal düzenlenmesi ise 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve çocuk Esirgeme Kurumu Kanununa getirilen EK.7 nci madde ile düzenlenmiş. İlk düzenlenme şeklinde kısıtlı bir faydalanma Sözkonusu ve ayrıntılar belirlenmemişken 1.2.2007 tarihinde yapılan değişiklikle kapsamı genişletilmiştir.
Daha önce özürlünün hiçbir sosyal güvenliği olmama , ailesini kaybetmiş veya ailesi ekonomik ve sosyal yoksunluk içinde olması aranırken değişiklikle bu kriterler bırakılmıştır.
Ağır bakım gerektiren özürlünün , Ailenin toplam aylık gelirinin fert sayısına bölünmesi halinde asgari ücretin 2/3 ünün altında olması halinde evde bakımın sağlanması için bakım parası ödenir.
“(Değişik: 16/03/2009-27171 RG/ 1 Md) Bakmakla Yükümlü Olunan Bireyler: Bu Yönetmeliğin uygulanmasında, üveyler de dahil olmak üzere bakıma muhtaç özürlünün kendisi ve kendisi ile birlikte aynı evde yaşayan; eşi, çocukları ile ana ve babası, çocuklarının eşleri, evli olmayan torunları, ana ve babasının ana ve babası, evli olmayan kardeşleri, eşinin ana ve babası, eşinin evli olmayan kardeşleri; başka bir adreste bulunsa dahi evli olmayan ve eğitimini devam ettiren 25 yaşını tamamlamamış çocukları ile aynı durumdaki kardeşleri ve eşinin kardeşleri ile aynı evde yaşamakta iken er veya erbaş olarak askere gitmiş olan babası, çocuğu ve kardeşi; ayrı adreslerde ikamet etse dahi özürlü üzerinde velayeti devam eden anne ve babayı,” “
Bu haktan yararlanmak isteyen özürlü veya ailesi Sosyal Hizmetler İl/ilçe Müdürlüklerine başvurması gerekmektedir.
İstenen Belgeler:
MADDE 6 – (1) Bakıma muhtaç özürlünün başvurusunda, bakıma muhtaç özürlüden, ailesinden veya yasal temsilcisinden aşağıdaki belgeler istenir.
a) (Değişik: 31/07/2009-27305 RG/1 Md) T.C. Kimlik Numarası beyanı ,
b) (Mülga: 31/07/2005 – 27305 RG /1 md )
c) (Değişik: 23/10/2007-26679 RG/ 3 Md)Özürlü sağlık kurulu raporu,
ç) (Değişik: 23/10/2007-26679 RG/ 3 Md)Yatılı ve sürekli bakımı için resmi veya özel bakım merkezine yerleştirilecek olan; 18 yaşını tamamlamamış bakıma muhtaç özürlü için ilgili mahkemelerden alınacak, koruma altına alınması ve bir bakım merkezine yerleştirilmesi kararı ile velayet altında değil ise vesayet altına alınması ve vasi atanması kararı; 18 yaşını tamamlamış olup akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini görememesi veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gerekmesi ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokması nedenleriyle kısıtlanması gerekli bakıma muhtaç özürlü için ilgili mahkemelerden alınacak, kısıtlanması ve bir bakım merkezine yerleştirilmesi kararı ile velayet altında değil ise vesayet altına alınması ve vasi atanması kararı.”
d) (Değişik: 23/10/2007-26679 RG/ 3 Md) Bakmakla yükümlü olunan bireyler kapsamındaki kişilerin gelir ve mal durumuna ilişkin yazılı beyanı ve taahhüdü ile beyanın içeriğine dair belgeler,
e) İki adet vesikalık fotoğraf,
f) Varsa öğrenim durumunu gösterir belge veya sureti,
g) Özürlünün vasisi var ise, vesayete ve vasi atanmasına ilişkin mahkeme kararı,
ğ) Anne babanın boşanmış olması hâlinde, boşanmaya ilişkin mahkeme kararı,
(2) (Değişik: 23/10/2007-26679 RG/ 4 Md) “(2) Birinci fıkranın (ç), (e), (f), (g) ve (ğ) bentlerinde belirtilen belgeler, bakım raporunun hazırlanmasından sonra da verilebilir.
Komisyon tarafından özürlünün durumu incelendikten sonra net asgari ücretin iki katına kadar bakım ücreti ödenebilecektir.
Önemli ayrıntılar:
1- Aynı Evde yaşayan birden fazla özürlüye bir akrabanın bakımı üstlenmesi halinde her bir bakıma muhtaç özürlü için ayrı ayrı asgari ücret tutarı ödeme yapılır.
2- Anne ve babada bakım hizmeti veren kişi olabilir.
3- Özürlünün eğitim hizmetlerinden faydalanması veya evlenmesi bakım ücreti ödenmesine engel değildir.
4- Özürlü ile birlikte oturan evli kardeşin kazancı gelir incelemesine dahil edilmez.
5- Ailede iki özürlü var ise ve biri için evde bakım ücreti alınıyorsa işbu ücret aile gelirinin tespitinde gözönüne alınmaz.
6- Fiilen günde en az 8 saat bakıma muhtaç özürlü ile birlikte olan akrabaya 1 aylık net asgari ücret ödenir.
7- Özürlünün bakım hizmetinden yararlanmasındaki tek ön koşul “ bakıma muhtaç özürlü “ olmasıdır. Yaş sınırlılığı yoktur. Örneğin 1 yaşında olabilir.
8- Müracaatı ret edilenler koşullarının değişmesiyle her zaman yeniden müracaat edebilirler.
9- Özürlü veya ailesinin gelir getiren tarım arazisi var ise İl veya İlçe Tarım Müdürlüğünden gelir tespiti yaptırılması gerekiyor.
10- Yedek subay bekar kardeşin maaşı aile gelirine eklenmiyor.
11- Bakıma muhtaç özürlü Sosyal Güvenlik yönünden çalışıyor görünse bile değerlendirmeye tabii tutuluyor.
12- Vasinin geliri bakmakla mükellef kişiler içerisinde yer almaması halinde gelir hesaplanmasına dahil edilmez.
13- Evde bakım hizmeti kapsamında ödeme yapılacak kişinin 18 yaşını doldurması gerekmektedir. Ancak Mahkemeden kazai rüşt kararı alınması halinde 18 yaşından küçüklerde evde bakım hizmeti verebilir.
14- Yabancı uyruklulardan yasal olarak Türkiye” de oturma izni bulunanlar ikamet süresince evde bakım hizmeti alabilir.
İSTİHDAM
İnsanlar büyüklerinden aldığı eğitim ve öğretimin temel ilkesi olan iş, aş ve eş hayatın akışındaki temel ihtiyaçlardır. Bu ihtiyaçın baş aktörü tabiatıyla iştir. Yasal düzenlemeler gerek Devlet Memurları gerekse İş Kanununda ve ona uygunluğu tartışılmaz yönetmeliklerde düzenleme bulmuş ise de ne yazık ki yasaya karşı hile sayılabilecek yol ve yöntemlere başvurularak engelliler genellikle işsiz,dolayısıyla aşsız bırakılmaktadırlar. İş verilmeyen, istihdam edilmeyen engellilerimiz kaçınılmaz olarak toplum dışına itilmiş olmaktadırlar..
İstihdam konusu 5378 s.yasanın 14 ncü maddesinde düzenlenmiştir. Engellilerin istihdamı yönünden bir açıklık getirmemekle birlikte iş hayatında ayrımcılık yasağı ve korumalı işyeri konuları düzenlenmiştir.
Korumalı İşyerleri hakkındaki yönetmelikle konu açıklığa kavuşturulmuş olup özürlülük durumları sebebiyle iş piyasasına kazandırılmaları güç olan özürlülerin istihdamının sağlanması için korumalı işyerlerinin açılması ve mevcutların desteklenmesiyle ilgili kurallar düzenlenmiştir. Amaç daha çok rehabilitasyonun sağlanmasıdır.
Buna göre Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde 30 işçi çalıştıran, Belediye sınırları dışında ise 15 işçi çalıştıran işyerlerinde çalışanların % 75 i , İşkur’a kayıtlı, 15 yaşını bitirmiş ve en az % 40 oranında zihinsel veya % 60 oranında fiziksel özürlü ise korumalı işyeri kapsamında sayılacaktır.
Ancak yönetmeliğin 3 ncü maddesi ile Devletin teknik donanımı sağlayacağı ve mali yönden destekleyeceği belirtilmekle birlikte Devletin bu tarz işyerlerine ne şekilde destek vereceği düzenlenmemiştir.
İstihdamla ilgili zorunluluk varmıdır?
50 kişi üzerinde işçi çalıştıran her özel sektördeki işyeri %3, kamu kurum ve kuruluşlarında ise % 4 engelli çalıştırma zorunluluğu vardır.
(İş Kanunu’nun 30. maddesine göre, işverenler, 50 veya daha fazla işçi çalıştırdıkları işyerlerinde, özürlü, eski hükümlü ve terör mağduru işçiyi meslek, beden ve ruhî durumlarına uygun işlerde çalıştırmakla yükümlüdürler. Bu kapsamda çalıştırılacak işçilerin oranı yüzde altıdır. Ancak, özürlüler için belirlenecek oran, toplam oranın yarısından az olamaz. Buradan çıkan sonuç, bu yüzde altılık oranın en az yüzde üçlük bölümünün engelli işçilere ayrılacak olduğudur. Geriye kalacak olan en fazla yüzde üçlük bölüm, eski hükümlüler ve terör mağdurları arasında paylaştırılacaktır. Somutlaştıracak olursak, 100 işçinin çalıştığı bir işyerinde işveren, en az üç engelli vatandaş çalıştırmakla yükümlüdür. Diğer üç kişi de terör mağdurları ve eski hükümlülerden oluşacaktır. 50 işçi çalıştıran işverenler ise, en az iki engelli ve bir eski hükümlü çalıştırmak zorundadırlar. Görüyoruz ki, kanun koyucu engellilerin korunmasına, eski hükümlü ve terör mağdurlarının korunmasından daha fazla önem vermiştir. İşverenin işçisi iken sakatlananlara öncelik tanınacaktır.)
4857 sayılı İş kanunu: Özürlü ve eski hükümlü çalıştırma zorunluluğu
MADDE 30 – (DEĞİŞİK MADDE RGT: 26.05.2008 RG NO: 26887 KANUN NO: 5763/2) (KOD 1)
İşverenler, elli veya daha fazla işçi çalıştırdıkları özel sektör işyerlerinde yüzde üç özürlü, kamu işyerlerinde ise yüzde dört özürlü ve yüzde iki eski hükümlü işçiyi meslek, beden ve ruhi durumlarına uygun işlerde çalıştırmakla yükümlüdürler. Aynı il sınırları içinde birden fazla işyeri bulunan işverenin bu kapsamda çalıştırmakla yükümlü olduğu işçi sayısı, toplam işçi sayısına göre hesaplanır.
Bu kapsamda çalıştırılacak işçi sayısının tespitinde belirli ve belirsiz süreli iş sözleşmesine göre çalıştırılan işçiler esas alınır. Kısmi süreli iş sözleşmesine göre çalışanlar, çalışma süreleri dikkate alınarak tam süreli çalışmaya dönüştürülür. Oranın hesaplanmasında yarıma kadar kesirler dikkate alınmaz, yarım ve daha fazla olanlar tama dönüştürülür. İşyerinin işçisi iken sakatlananlara öncelik tanınır.(*)
(*)İşverenler çalıştırmakla yükümlü oldukları işçileri Türkiye İş Kurumu aracılığı ile sağlarlar. Bu kapsamda çalıştırılacak işçilerin nitelikleri, hangi işlerde çalıştırılabilecekleri, bunların işyerlerinde genel hükümler dışında bağlı olacakları özel çalışma ile mesleğe yöneltilmeleri, mesleki yönden işverence nasıl işe alınacakları, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
(*)Yer altı ve su altı işlerinde özürlü işçi çalıştırılamaz ve yukarıdaki hükümler uyarınca işyerlerindeki işçi sayısının tespitinde yer altı ve su altı işlerinde çalışanlar hesaba katılmaz.
Bir işyerinden malulen ayrılmak zorunda kalıp da sonradan maluliyeti ortadan kalkan işçiler eski işyerlerinde tekrar işe alınmalarını istedikleri takdirde, işveren bunları eski işleri veya benzeri işlerde boş yer varsa derhal, yoksa boşalacak ilk işe başka isteklilere tercih ederek, o andaki şartlarla işe almak zorundadır. Aranan şartlar bulunduğu halde işveren iş sözleşmesi yapma yükümlülüğünü yerine getirmezse, işe alınma isteğinde bulunan eski işçiye altı aylık ücret tutarında tazminat öder. (YÜR. TAR.: 01.07.2008)
Özel sektör işverenlerince bu madde kapsamında çalıştırılan 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa tabi özürlü sigortalılar ile 1/7/2005 tarihli ve 5378 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinde belirtilen korumalı işyerlerinde çalıştırılan özürlü sigortalıların, aynı Kanunun 72 nci ve 73 üncü maddelerinde sayılan ve 78 inci maddesiyle belirlenen prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin tamamı, kontenjan fazlası özürlü çalıştıran, yükümlü olmadıkları halde özürlü çalıştıran işverenlerin bu şekilde çalıştırdıkları her bir özürlü için prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin yüzde ellisi Hazinece karşılanır. İşveren hissesine ait primlerin Hazinece karşılanabilmesi için işverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak 506 sayılı Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna verilmesi ve sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutarı ile Hazinece karşılanmayan işveren hissesine ait tutarın ödenmiş olması şarttır. Bu fıkraya göre işveren tarafından ödenmesi gereken primlerin geç ödenmesi halinde, Hazinece Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılacak ödemenin gecikmesinden kaynaklanan gecikme zammı, işverenden tahsil edilir. Hazinece karşılanan prim tutarları gelir ve kurumlar vergisi uygulamalarında gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınmaz. (EKLENMİŞ CÜMLE RGT: 19.08.2008 RG NO: 26972 KANUN NO: 5797/10) (YÜR. TAR.: 01.07.2008) Bu fıkrada düzenlenen teşvik, kamu idareleri hariç 506 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılara ilişkin matrah ve oranlar üzerinden olmak üzere, 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıkların statülerine tabi personeli için de uygulanır. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı tarafından müştereken belirlenir.
Bu maddeye aykırılık hallerinde 101 inci madde uyarınca tahsil edilecek cezalar, özürlülerin ve eski hükümlülerin mesleki eğitim ve mesleki rehabilitasyonu, kendi işini kurmaları, özürlünün iş bulmasını sağlayacak destek teknolojileri ve bu gibi projelerde kullanılır. (İPTAL EDİLEN TÜMCE RGT: 22.10.2010 RG NO: 27737 ANY. MAH. 04.02.2010 T. 2008/57 E. 2010/26 K.) (YÜR. TAR.: 22.10.2011) (KOD 2) Komisyonun çalışma usul ve esasları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
Bu zorunluluğa uymayan işyerleri engelli çalıştırmadığı her ay ve engelli başına 1.268,00 TL. Ceza ödeyecektir.(bu rakam değişmiş olabilir) Tahsil edilen bu cezaların tamamı fonda toplanarak Özürlüler İdaresi Başkanlığı denetiminde özürlü projelerinde ( seminer, işeğitimi gibi) kullanılmaktadır.
En son rakamlara göre Bursa’ da özel sektörde yaklaşık 850-900 işyerinde engelli çalıştırma mecburiyeti vardır. Bu işyerleri İş-Kur tarafından takip edilmektedir.
VERGİ İNDİRİMLERİ VE İSTİSNALARI
A) Gümrük vergisi
4458 sayılı Gümrük Kanununun 167. maddesinin 12 nci bendinde malul ve sakatların kullanımına mahsus eşyanın gümrük vergilerinden muaf olduğu düzenlenmiştir. Konuyla ilgili belirlemeler Bakanlar Kurulunun yetkisindedir.
B) Özel Tüketim Vergisi
4760 sayılı kanunun 4 ncü maddesi ile “ Sakatlık dereceleri % 90 ve daha fazla olan malül ve engellilerin adlarına kayıtlı taşıtlar ile diğer malül ve engellilerin, bu durumuna uygun hale getirilmiş özel tertibatlı taşıtlar “ ÖTV den muaftır.
C) Motorlu Taşıtlar Vergisi
Sakatlık dereceleri % 90 ve daha fazla olan malül ve engellilerin adlarına kayıtlı taşıtlar ile diğer malül ve engellilerin, bu durumuna uygun hale getirilmiş özel tertibatlı taşıtlar “ motorlhu taşıtlar vergisinden muaftır.
D)Katma Değer Vergisi
Özürlülerin eğitimleri, mesleki ve günlük yaşamlarında kullanmaları için üretilmiş her türlü araç gereç ile özel bilgisayar proğramları KDV den istisnadır.
Gümrük Kanununu 167/12 göre ithal edilen araçlarda KDV den muaftır. ( İlginç olan malul ve sakatlardan yurt dışından ithal edilen taşıtlarından KDV alınmaz iken bu araçların yurt içinden temin edilmesi % 18 KDV ye tabidir. )
Sakatlar için özel imal edilmiş olan bisiklet ve diğer motorsuz tekerlekli taşıtlar ile tekerlekli koltuklar ve motorlu veya hareket ettirici başka bir tertibatı olsun olmasın % 1 KDV ye tabidir.
E) Emlak Vergisi
5378 sayılı yasa ile özürlülerin Türkiye sınırları içerisinde brüt 200 metrekareyi geçmeyen tek meskeni olması halinde emlak vergisinden muaftır.
F) Gelir Vergisi Kanunu
Özürlü hizmet erbabı ile bakmakla yükümlü olduğu özürlü kişi bulunan hizmet erbabı veya serbest meslek erbabları sakatlık indiriminden faydalanır.
2010 yılı için geçerli olan sakatlık indirimi:
Birinci derece sakatlar ( % 80 ve üzeri ) aylık 680,-TL. yıllık 8.160.-TL.
İkinci derece sakatlar ( %60-%80 ) aylık 330,-TL. yıllık 3.960.TL.
Ücüncü derece sakatlar (%40-%60) aylık 160,-Tl. yıllık 1.920 TL. Ücret geliri elde edenler sakatlık indirimden faydalanır.
İ ndirimler her yıl Maliye Bakanlığı tarafından belirlenir.
SON SÖZ
Yasa çıkarmak engellilerin toplum hayatına kazandırmıyor.
Çıkartılan yasaların uygulamaya sokulması önemli bir problem. Engelli haklarını düzenleyen yasaları bizatihi engelli vatandaşlarımızın bilmesi önemli ama bu yasaları uygulayacak olan en üst kademeden en alt birime kadar görev yapanların bilmesi ve eğitilmeleri çok daha önemli.
Yine normal bir bireyinde bir engelliyle yaşamayı bilmesi, öğrenmesi, engelliyi tanıması da önemli.
Çözümler ancak toplum içinde, toplumla birlikte, bütün insanların yan yana durduğu anlarda bulunabilecektir.
Engelli sorunları yalnız engellileri değil tüm insanları ilgilendirmektedir. Engellilerin toplumsal hayat içinde var olma ve kendilerini ifade etme talepleri; bizlerin onlara bir lütfu değil, insan olmak onuru ile kullanmaları gereken en doğal haklarıdır.
Engellilere yapılacak yardımların amacı , onların toplum ve çalışma hayatına katılımının desteklenmesi şeklinde olmalıdır.
Yasa ve yönetmeliklerin hızla uygulanarak ülkemizin engellilerin engelsiz bir şekilde yaşayabileceği bir ortama dönüştürülmesi , uygulanabilme özelliği olmayan yasa maddelerinin uygulanır şekle getirilmesi en büyük dileğimizdir.
Bizler Bursa Barosu’na üye avukatlarız.
Sizlere biraz Baromuzun “ENGELLİ HAKLARI KOMİSYONU” ndan bahsetmek istiyorum.
ENGELLİ HAKLARI KOMİSYONUN GÖREV VE AMACI
Engellilerle ilgili çıkartılan yasa ve mevzuatın uygulanmasında ortaya çıkabilecek hak ihlallerinin tesbiti ve hak kayıplarının önlenmesi ve problemlerin asgari sınıra indirilmesi için çalışmalar yapmak.
Baromuzla irtibata geçecek sivil toplum kuruluşları ile işbirliği içerisinde bulunmak
3.Engellilerle ilgili Yasalarımızdaki eksik düzenlemelerin ve günümüz şartlarına uymayan hükümlerin değiştirilmesi ve eksikliklerin giderilmesi amacıyla çalışmalarda bulunmak
Ülkemizdeki Engellilerle ilgili yasa, mevzuat ve uygulamaların tesbiti ile dünya ülkelerindeki mevzuatın tesbiti ve karşılaştırılmasının yapılarak ortaya çıkacak sonuçlara göre eksikliklerin giderilmesi ve bu bağlamda engelli hukukçuların çalışma alanlarının genişletilmesi konularında akademik çalışma yapılması ve bu çalışmaların yasalara yansıtılması hususunda gereken girişimlerde bulunmak.
Engelliliğin ve Engelli haklarının tanıtımı, hak aramanın hukuki yollarının gösterilmesi ve engelli bireylerin topluma entegrasyonuna ilişkin etkinlikler düzenlemek.
Sorunlarınız olduğunda bizlere ulaşmaktan çekinmeyin. Bursa Barosu’nun telefon numaralarından (2516606-2717994-2721194) ENGELLİ HAKLARI KOMİSYONU’ nun başkan ve üyelerine ulaşabileceğiniz gibi, Burada ilçemizde İLÇE BARO TEMSİLCİĞİ vasıtasıyla da komisyona ulaşabilirsiniz ve engelli olmanızdan kaynaklanan hukuki problemlerinizi iletebilirsiniz. Mutlaka yardımcı olunacak ve çözüm yolları gösterilecektir.
Evet , bu komisyon ve biz avukatlar engellilerle ilgili uygulamaların ve yasaların takipçisi olmaya çalışıyoruz. Elbette başka çalışan kurumlar, dernekler ve federasyonlar da vardır. Ancak engelli bireylere de görevler düşmektedir. Sizler, engelliler; kendi haklarınızın takipcisi olmak zorundasınız. Var olduğunuzu, toplumda yaşayan her birey kadar yaşam hakkınızın olduğunu ortaya koymak zorundasınız.
Burada engellilerle ilgili hukuki mevzuatı elimizden geldiğince ve zamanımız elverdiğince incelemeye çalıştık. Seminerimizi sonlandırmadan önce sizlere tüm engelli mevzuatını topluca bulabileceğiniz ve başvuru kaynağı olarak kullanabileceğiniz bir siteden de bahsetmek istiyorum. Site BAŞBAKANLIK ÖZÜRLÜLER İDARESİ BAŞKANLIĞINA ait. Adresi: WWW.OZİDA.GOV.TR
Sitede tüm ulusal ve Uluslar arası mevzuat ile kurumsal mevzuat mevcut. Ayrıca Özürlüler İçin Güncel İş İlanları, Sıkça Sorulan Sorular,Özürlülere İş İmkanları,Bilgilendirme,Özürlü Sağlık Kurulu Raporu Ücretleri gibi ihtiyaç duyacağımız konularda yer alıyor.
Öncelikle beyinlerdeki engellerin kalkması umut ve dileğiyle hepinizi sevgiyle kucaklıyorum.