Tüm Sanayici ve İş Adamları Derneği, kurumsal yapısı itibariyle üyelerine, kurumsallaşma ve küresel şartlara ayak uydurma noktasında destek sağlamaktadır. TÜMSİAD’ın bu misyonu çerçevesinde, Kahramnamaraş Barosu Avukatlarından Av.Abdullatif AĞGÜRBÜZ ile gerçekleştirmiş olduğumuz bu röportajımızda, ticari işletmelerin kurumsallaşması, ticari işletme ve tacir, marka, patent ve endüstriyel tasarımlar konularında siz değerli TÜMSİAD üyelerine bir takım bilgiler aktaracağız.
TTK Çerçevesinde, Ticari işletme nedir? Ticari işletmeyi, esnaf işletmesinden ayıran özellik nedir ?
Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan, faaliyetlerin devamlı ve bağımsız bir şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari iletmeyi esnaf işletmesinden ayıran en büyük özellik, ticari hacmidir diyebiliriz. Tabi bu ticari hacme göre, muhasebeyle ilgili evrak farklılıkları ve çok ağır hukuki sorumluluklar bulunmaktadır.
2-Peki ‘’TACİR’’ kavramı hakkında bilgi verebilir misiniz?
Tacir kavramı, Türk Ticaret Kanununda tanımlanmıştır. Ancak tanımından çok Tacir olmanın gereklilikleri ve sorumlulukları üzerinde durulmalıdır. Evet sorunuza cevap verelim. Tacir, bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten, gerçek yada tüzel kişidir.
3-Tacir’in sorumlulukları dediniz. Bu konudan kısaca bahsedebilir misiniz?
Türk Ticart Kanunumuz, taciri esnaftan ayırmıştır. Aslında kendisini esnaf olarak nitelendiren bir çok işletme sahibi yada işleteni, tacirdir ve ağır hukuki sorumlulukları vardır. TTK 18/2’ye göre; her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde BASİRETLİ BİR İŞ ADAMI gibi davranması şarttır. Önemli olan kısım basiretli bir iş adamı gibi davranması gerekliliği olan kısımdır. Tacir her işinde dikkatli olmalı, kurumsallaşma noktasında geri durmamalı, bilmiyordum, duymamıştım gibi bahanelere sığınmamalıdır. Çünkü kanunen sığınma imkanı bulunmamaktadır.
4-Nasıl yani? Nasıl sığınma imkanı bulunmamaktadır?
Medeni kanunumuz dürüstlük kuralları ve iyiniyete ilişkin hükümlerinde, makul zekada bir insanın anlayacağı doğruyu doğru kabul etmiş ve buna göre iyiniyetin belirlenmesini düzenlemiştir. Ancak bu hüküm tacir için geçerli değildir. Tacir herhangi bir işleminde, ticaretinde, hukuki sorununda medeni kanun hükümlerinden istifade ederek iyiniyet iddasında bulunamaz. Tacirin işlemlerinde iyiniyet için, makul zekalı bir insanın doğruları değil, yaptığı işin özelliği göz önünde tutularak, tedbirli ve makul bir tacirin göstereceği özen dikkate alınır. Yani tacirin kıstası ve iyiniyetinin ölçüsü, başka bir özenli, dikkatli tacirin işlemleridir.
5- Biraz da marka, patent ve endüstriyel tasarım diyelim… Bu konuda neler söylemek istersiniz…
Marka, patent ve endüstriyel tasarım, devlet politikası olarak kurumsallığın bir ön şartı kabul edilmiş, kanunen emredici hükümler tesis edilmemişse de, teşvik edici hükümlerin yumuşak diliyle zorlanmıştır. Hukuken marka, patent ve endüstriyel tasarımlar hakkındaki tescil, bir mülkiyet hakkıdır. Yani eviniz üzerinde nasıl mülkiyet hakkınız varsa, bu husularda da aynı şekilde mülkiyet hakkı tesis edilir. Bu yüzden bu konulara hukuk dilinde, sinai mülkiyet hukuku denir. Ülkemizin batısı,kurumsallaşma ve dolayısıyla Sinai Mülkiyet Hukuku konularında, doğusundan daha ileri durumdadır. Ülkenşn doğusunda bulunan ticari işletmeler, batıda bulunan şirketlerin açmış olduğu endüstriyel tasarım, patent ve marka davaları nedeniyle her yıl yüksek miktarlarda tazminatlar ödemektedir. Öncelikle kurumsallaşma niyetine haiz bir şirket mutlaka Sinai Mülkiyet Hukukuna riayet etmeli ve bu konuda hukuki destek almalıdır.
6- Tazminat ödemelerindeki neden, marka, patent yahut tasarıma tecavüz müdür ?
Kısmen diyebiliriz bu soruya cevap olarak. Cemil Meriç’in ‘’IŞIK Doğudan Gelir’’ isimli çok güzel bir kitabı var. Gerçekten de ülkemizde birçok yeniliğin temeli doğuda atılıyor. Ama temelin üzerine bina, batıda bulunan kurumsal firmalar tarafından inşa ediliyor. Temelini atan ama kurumsal olmayan küçük işletmelerin Sinai Mülkiyet Hukukundaki bilgi eksikliği nedeniyle, aslında küçük işletmelere ait olan fikirler başkaları tarafından tescil ediliyor ve tazminat davalarına dönüşebiliyor. Yada asında küçük işletme tarafından da tescil edilen bir ürün, büyük işletme tarafından da tescil ediliyor. Büyük iletmenin kurumsal hukuk bilgisi nedeniyle, küçük işletmenin tescili iptal ettirilebiliyor. İşte bu noktada tacirlik ve iyiniyet kıstası karşımıza çıkıyor.
7- Peki, tescili dava yoluyla hükümsüz kılınmış bir ticari işletme, mutlaka diğer işletmeye tazminat ödemek zorunda mıdır ?
Bu konu ile ilgili kesin cevap vermek çok zor. 551, 554 ve 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler, açık bir şekilde, hükümsüzlük kararının baştan itibaren etkili olacağını düzenlemiştir. Ancak aynı maddenin 2.fıkrasında iyiniyet hususunu saklı tutmuştur. Burada, kişinin tacir olması ve yukarıda bahsetmiş olduğumuz gibi, tacirin göstermesi gereken gayreti gösterip göstermemesi çok önemlidir. Eğer, tescili hükümsüz kılınan işletme, iyiniyetini ispat edebilirse, hükümsüzlük kararından önceki kazanımları nedeniyle tazminat ödemek zorunda değildir. Ama bunların çok ayrıntılı hukuki terimleri vardır. Bunun hukuki destek olmaksızın başarılması çok zordur. Bu konu ile ilgili Yargıtay’ın şu kararını sizlere iletelim: ‘’Tescilli endüstriyel tasarım sahibi, bu tesciller hükümsüz kılınmadıkça, tasarımını kullanabilir. Bu bakımdan davalının mahkemece iptal tarihine kadar tescilli ve geçerli marka tasarımını kullanması haksız rekabet oluşturmadığından, bu şekilde faaliyetinin davacı tasarımına tecavüz ve haksız eylem olarak nitelendirilecek karar verilmesi doğru görülmemiştir ‘’( Yargıtay 11.HD. 14.04.2003 T, 2002/11566 E, 2003/36112 K)
8-Peki son olarak Tacirlere yönelik hukuki tavsiyelerinizi alabilir miyiz?
Öncelikle dediğimiz gibi, kanun önünde basiretli bir işadamı olarak kabul görüldüklerini ve bu şekilde değerlendirileceklerini hatırlatalım. Zaten bu kısmın akılda kalması, diğer hususları kendiliğinden getirecektir. Tacirler bütün işlerinde şu maddeleri kesinlikle düstur edinmeleri gerekmektedir ;
Ticari ilişkilerinde mutlaka profesyonel bir kadro ile çalışmalılar. Aksi halde çalışanın sorunluluğu kendisini hukuken sıkıntıya sokacaktır. Ticari ilişkilerle ilgili, tüm şartları açıkça ihtiva eden yazılı sözleşme düzenlemeliler ve bu sözleşme, mutlaka karşı tarafın TC Numarasını yazmalılar.Şirketi ile ilgili yapmış olduğu hizmet alım sözleşmelerinde, mutlaka profesyonel kişi yada firmaları seçmeliler. Örneğin bir web sitesi yapıldı. Bu siteyi tasarlayan kişi yada kurum köklü bir firma olmalı ve ulaşılabilir olmalı. Aksi halde web sitesi büyük sıkıntılara yol açabilir. İthalat ve ihracata dayalı ticaretleriyle ihalelere giriyorlarsa, kur değişikliklerini hesap edebilmeli…
9-Bahsedilmesi gereken bir çok husus var Abdullatif Bey. Ama şimdilik burada sonlandıralım… Vermiş olduğunuz bilgiler için teşekkür ederiz…